بَاب
فِي
الْمَوَاضِعِ
الَّتِي لَا
تَجُوزُ
فِيهَا
الصَّلَاةُ
24. Namaz Kılınması
Caiz Olmayan Yerler
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ
مُجَاهِدٍ
عَنْ
عُبَيْدِ
بْنِ
عُمَيْرٍ
عَنْ أَبِي
ذَرٍّ قَالَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
جُعِلَتْ لِي
الْأَرْضُ
طَهُورًا
وَمَسْجِدًا
Ebu Zer (r.a.)'den,
demiştir ki; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Bana yer yüzü temizleyici ve mescid (namazgah) kılındı"
Diğer tahric: Buhari,
teyemmüm, salat, enbiya; Tirmizi, salat; Nesai, ğusl, mesacid ; İbn Mace,
tahare; Darimi, siyer
AÇIKLAMA: Ebu Zerr’in rivayet ettiği bu hadis Buhari'de,
Beyhaki'de, Müslim'de, Nesai'de ve İbn Mace'de değişik lafızlarla Hz. Cabir'den
rivayet edilen yalnız Resulullaha ve ümmetine has olan beş hususiyetten
biridir.
"Öncekilerden
hiç birine verilmeyen beş şey bana verilmiştir..." diye başlayıp devam
eden hadisin bir bölümüdür.
Yer
yüzünün temiz olan her yerinde namaz kılma, normal ibadet yapma diğer semavi
dinlerde yoktur. Onlar ibadetlerini kiliselerde veya havralarda yapmaları
gerekir. İslam'da ise, Cenab-ı Hakk'ın bu ümmete bir lütfü olarak temiz olan
her yerde namaza durulabileceği ve temizleyici olarak teyemmüm edilebileceği
beyan buyurulmaktadır.
Hadis-i
şerif, mutlak manada, teyemmüm için toprağı şart koşmayan, bilakis yer yüzünün
kireç, kum vs. gibi diğer maddeleri ile de teyemmümü caiz gören Hanefi
mezhebinin delilidir. Bu meselenin tafsilatı teyemmümle ilgili hadislerin
şerhinde beyan edilmiştir.
Hattabi
bu hadisin mücmel ve mübhem olduğunu, bu mübhemiyetin Müslim'deki (523 numara )
Huzeyfe'den nakledilen "Bize yer yüzü mescid, toprağı da temizleyici
kılındı" hadisi ile tafsil edildiğini söylemiş, hadiste mü-fessirin mücmel
üzerine tercih edileceğini kaydederek teyemmümün sadece toprakla caiz olduğunu
söyleyen Şafiilerin görüşünü takviye cihetine gitmiştir.
Bezlü'l-Mechud
sahibi, Hattabi'nin bu mütalaasına karşı çıkarak şöyle demektedir:
"Huzeyfe hadisi, topraktan başka hiç bir şeyle teyemmümün caiz olmadığına
delil olamaz. Çünkü bu teyemmümün sadece toprakla olduğuna delalet etmez.
Üstelik biz, Huzeyfe hadisinin, Ebu Zerr hadisini tefsir ettiği görüşüne
katılmıyoruz. Bilakis diyoruz ki, Ebu Zer hadisinde kapalı bir taraf yoktur.
Mesele mutlak mukayyet meselesidir. Teyemmüm konusunda esas delil Kur'an-ı
Kerim'deki lafzıdır ve (sa'id) mutlak olarak "yeryüzü " manasındadır. Kur'an'ın bu mutlak
lafzını haber-i vahid ile kayıtlayarak "teyemmüm sadece toprakla
caizdir" demek mümkün değildir.[Bezlu'I-mechud, III, 336.]
Hadis-i
şerifin geri kalan bölümünde, yeryüzünün tamamının müslümanlar için namazgah
olduğu bildirilmektedir. Bu, Hattabi'nin de ifade ettiği gibi, Cenab-ı Hakk'ın
İslam ümmetine bir ihsanıdır. Zira, önceki ümmetler, ibadet edebilmek için
kilise veya havraya gitmek mecburiyetinde idiler. Müslümanlar ise, namazlarını
her istedikleri yerde kılabilirler.
Bu
hadiste "yer yüzünün tamamı namazgah kılındı" denilirken, mutlak olarak
ifade edilmiş, herhangi bir istisnada bulunulmamıştır. Halbuki bazı hadislerde,
pis oldukları için veya başka mülahazalarla kabristan, küllük, deve ağılı,
hamam vs. gibi yerlerde namaz kılınması men edilmiştir. O halde hüküm olarak,
yer yüzü bazı istisnaları olmakla beraber müslümanlar için genelde namazgah
kılınmıştır.
Hz.
Nebi "Bana yer ı yüzü..." derken bu hükmün sadece kendi^ sine ait
olduğunu kastetmemiştir. İfadede bir hazf vardır. Harf-i atıf ile matuf hazf
edilmiştir. Cümlenin tamamı, ""yer yüzü, bana ve ümmetime..."
şeklindedir. Zaten hadisin diğer rivayetleri bu hususu açıkça dile getirmektedirler.